Medya özgür değilse, demokrasi yoktur.
Türkiye’de medya çalışanları 3 Mayıs dünya basın özgürlüğü gününü hapiste, işsiz ve ağır çalışma koşulları altında karşılıyorlar.
135 medya mensubunun hapishanede tutuklu ya da hükümlü durumunda bulunduğu Türkiye’de 2000’den fazla gazeteci hakkında siyasi suçlamalarla çeşitli soruşturmalar açılmış durumda. 3 binden fazla gazetecinin basın kartı hiçbir gerekçe gösterilmeden iptal edildi ya da yenilenmedi.
Son dört yılda 7 binden fazla medya çalışanı işini kaybetti. Medyanın yüzde 85’i iktidarın kontrolüne girerken, internet ve sosyal medya platformlarını da sansürleyebilmek için yeni yasal düzenlemeler yapıldı. Sansür ve otosansür, demokrasiler için vazgeçilmez olan medyanın güç kaybetmesine, gazetelerin tirajlarının yüzde 40 oranında erimesine neden oldu. Medya özgürlüğü endeksinde Türkiye 180 ülke arasında 152. Sıraya gerileyerek, diktatörlükle anılan ülkeler arasına katıldı.
20 gazeteci son bir yılda fiziki saldırıya uğradı. Gazeteciler, siyasetçiler tarafından ismen hedef gösterilmeye devam etti. Baskılar ve soruşturmalar nedeniyle ülkeyi terk eden medya mensubu sayısı 500’e yaklaştı.
Bu ağır tablonun sorumlusu kuşkusuz olarak iktidarı oluşturan koalisyon hükümeti ve basın özgürlüğünü garanti altına alan anayasal düzenlemleri uygulamayan, iktidarın talepleri doğrultusunda hareket eden yargı ve kolluk güçleridir.
Zor şartlarda Türkiye’de mesleklerini sürdürmeye çalışan medya emekçilerinin 3 Mayıs Dünya Basın özgürlüğü günlerini kutlarken; tutsak, işsiz bırakılan ve basın kartı iptali nedeniyle mesleğini yapamaz hale getirilen tüm meslektaşlarımıza en güçlü desteklerimizi iletiyoruz.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümetini, öncelikle tutsak gazetecileri serbest bırakmaya ve medya üzerindeki baskılara son vermeye çağırıyoruz.
PDF olarak indirmek için tıklayın.
Basın açıklamamızın İngilizce versiyonuna erişmek için tıklayın.